Kadın Hakları Komisyonu Basın Açıklaması
Tarih: 15.05.2025 | Okunma Sayısı: 119

BASIN AÇIKLAMASI

Bir süredir kadına yönelik şiddet ve kadınların temel haklara erişimi konularında hukuk devleti ilkesinin ve hukuki güvenliğin zedelendiğine dair gelişmeleri endişeyle takip etmekteyiz. Bu süreçte, uzun zamandır dile getirdiğimiz “Kadın cinayetleri politiktir” ve “Şiddet eylemleri politiktir” şeklindeki söylemlerimizin toplumsal gerçekliği yansıttığı bir kez daha görülmektedir. Yaşananlar, kadınların yaşam hakkının korunmasına yönelik bütüncül, etkin ve insan hakları temelli politikalara duyulan acil ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır.

2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesine rağmen, yılın henüz ilk aylarında 165 kadın yaşamını yitirmiştir. Bu durum, kadının en temel hakkı olan yaşam hakkının dahi tam anlamıyla güvence altına alınamadığını göstermektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, İstanbul Sözleşmesi’ne uygun biçimde kapsamlı politikaların uygulanması ve 6284 sayılı kanunun etkili biçimde hayata geçirilmesi adına somut adımlar atılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Devletin aile kurumuna verdiği önem ve bu bağlamda yaptığı çalışmaları önemsiyoruz. Ancak, yalnızca ailenin korunmasına odaklanan bir yaklaşımın, bireylerin özellikle kadınların ve çocukların aile içindeki haklarını ve güvenliğini gözetmeden yürütülmesi, temel hakların gölgede kalmasına neden olabilmektedir. Sağlıklı aile yapısı, bireylerin eşitlik ve saygı temelinde var olabildiği, şiddetin hiçbir biçimine yer olmayan, özgür iradenin yaşatıldığı bir yapı ile mümkündür. Bu sebeple, aile politikalarının bireyin hak ve özgürlüklerini odağa alacak biçimde yeniden değerlendirilmesi önem taşımaktadır.

Ülkemizdeki ekonomik sorunlar, kadın yoksulluğu, istihdam eşitsizlikleri ve temel hizmetlere erişimde yaşanan zorluklar da bireylerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile güvence altına alınan evlenme ve aile kurma haklarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, devletin öncelikli olarak tüm bireylerin onurlu ve güvenli bir yaşam sürebilmesi için gerekli sosyal ve ekonomik politikaları geliştirmesi elzemdir.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda yalnızca yasaların varlığı yeterli olmamakta; bu yasaların etkin biçimde uygulanması ve tüm kurumların bu sürece sorumlulukla dâhil olması gerekmektedir. Özellikle medya dili ve yargı süreçlerinin aktarım biçimi, toplumsal algı ve şiddetin yaygınlaşması üzerinde doğrudan etki yaratmaktadır. Şiddeti meşrulaştıran veya mağduru hedef gösteren haber dilleri cezasızlık algısını pekiştirmekte, failin cesaretini artırmaktadır. Bu nedenle, medya organlarının ve iletişim kanallarının da sürecin bir parçası olarak sorumlu davranması teşvik edilmelidir.

Geçtiğimiz günlerde Şişli’de yaşanan trajik olayda yaşamını yitiren Bahar Aksu örneği, koruma kararlarına rağmen kadınların hala şiddetten yeterince korunamadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu gibi olaylarda yalnızca faillerin değil, koruyucu mekanizmaların neden işlemediği sorusu da gündeme gelmelidir. Yine sosyal medya aracılığıyla kamuoyu oluşturulmadığı sürece harekete geçmeyen süreçler, şiddetle mücadelede eksikliklerin bulunduğunu göstermektedir. Tüm bu gelişmeler, şiddetle mücadelede daha etkili ve önleyici politikaların uygulanmasına olan ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır.

Son otuz günde yaşanan bazı gelişmeler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların hakları konusundaki duyarlılığın ve hassasiyetin daha da geliştirilmesi gerektiğini göstermektedir:

  • 13 Nisan 2025’te Sivasspor-Fenerbahçe maçında “Doğal Olan Normal Doğum” pankartı açılmış, kısa süre sonra ise sezaryene dair yönetmelik değişikliği yapılmıştır.
  • Yasal dayanaklara rağmen birçok sağlık kuruluşunda kürtaj fiilen erişilemez durumdadır.
  • Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2 Mayıs 2025’te yayımladığı yazıda toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına dair olumsuz değerlendirmelerde bulunulmuştur.
  • Bu süreçte 27 kadın yaşamını yitirmiştir.

 

Tüm bu gelişmeler, toplumsal cinsiyet eşitliği, sağlık hakkı ve kadınların özgürlükleri gibi alanlarda daha kapsayıcı, insan haklarına dayalı ve sürdürülebilir bir yaklaşımın hayata geçirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Kadın Hakları Komisyonu olarak; Cumhuriyet’in temel kazanımlarından biri olan kadın haklarının yılmaz savunucusu olduğumuzu ve kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddete karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha kamuoyuna saygıyla duyururuz. Devletin, kadınların yaşam hakkını ve eşit yurttaşlık hakkını güvence altına alacak her türlü çalışmaya öncülük edeceğine dair inancımızı koruyor, tüm kurumları bu sorumluluğu birlikte taşımaya davet ediyoruz.

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

 

 

1.06.2025
AV. HAKAN ORHAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.